Straponten ve Yeşim Maske
(Strapontin et le masque de jade)
1965, 10. hikâye
Yazan:
Acar
Çizen:
Berck
Goscinny'nin yazmayı bırakıp, bir diğer üstad
Jacques Acar'ın işi devraldığı sayı. Dizi lezzetinden bir şey kaybetmiş gibi görünmemekle birlikte, üslûp farklılığı hissedilebiliyor.
Bu hikâyede de, kapaktan farkedildiği üzre, Mis Lou ile birlikte farklı bir diyara sürükleniyoruz(!) :)
Goscinny'nin ayrılmasına karşın tad değişimi olmadığı konusunda haklısın. Şeker yerine sakarin misali. ;) Yalnız, dikkatimi çekti, diğer bölümlere oranla daha çok İngilizce'ye başvurulmuş. Hatta kendi dillerine mabed gözüyle bakan Frenklerden olan Straponten bile kaptırmış kendini bu duruma.
YanıtlaSilYine keyifle okudum, teşekkür ederim Stoktan.
Fransız-İngiliz ilişkisi, biraz "ne onunla, ne onsuz" tarzı bir şey gibi geliyor bana. Hafiften dalga geçer üslûpta bir muhabbet ilişkisi. Dil deyince, Fransızlarınki hak verdiğim bir yaklaşım. Eğer illâ ulusalcılık yapacaksan, bunu önce dilini gözeterek yapacaksın, gerisi hikâye. Tabii burada önemli olan, doğru yapabilmek. Bu hususta kötü örnek Türk ulusalcılığıdır. Türk dili kötü budanmış bir ağaca, toplum da, birbirini anlamayanlar topluluğuna döndü bu yüzden.
SilYeşim Maske'de İngilizcenin göze batar şekilde yer alması belki de Goscinny'nin Fransız, Acar'ın ise Belçikalı olmasındandır, kim bilir. :)
Çizgiromanlar artık anladığım sınır falan kabul etmiyor.Her çizer evrensel anlamda çiziyor izgilerini.Ve en önemlisi o çizgileri sadece bakmak yetmiyor görmek lazım.Hani ''bakmak ile görmk arasında fark var.'' diyen bir yazarımız gibi.Bu şirin kahramanın önceki çizimleri bayağı tatlı gelmişti.Hoş senin çevirinin tadı da ayrı bir lezzet ya oda başka.Senin çıkın bayağı kabarık bakalım daha ne gizemli çizgiler çıkacak ortaya.
YanıtlaSilAllah sana sağlık afiyet versin kardeşim.Zamanını ayırdığın her çalışman için ayrı ayrı teşekkür ederim.
serdary67
Straponten tam da sözünü ettiğin gibi içerik itibarıyla da 'globalleşmiş' türden bir dizi idi gerçekten. Üstelik de frankofon mizah işlerinde genelde olduğu gibi 7'den 77'ye tüm kitleyi kucaklıyan bir eser. Bizde o yıllarda kötü dolgu malzemesi olarak harcanmış olması üzücüydü. Bir o yüzden, bir de çevirmesi gerçekten keyifli olduğu için bırakamadım bir türlü. Dostların beğeniyor olmaları ise ayrı bir gerekçe zaten. Ben de iyi dileklerin için sana teşekkür ederim Serdar.
Sil