27 Eylül 2018 Perşembe

Hello Dragon!


20 Eylül 2018 Perşembe

Marsupilaminin Yuvası - Franquin & Jidéhem


Marsupilaminin Yuvası
"Le nid des Marsupilamis"
ön baskı: "Le film de l’année: le Marsupilami" Journal de Spirou #969-#991 (1956-57)
Gangsterler Panayırı
"La Foire aux gangsters"
ön baskı: Journal de Spirou #1034-#1045 (1958)

ilk baskı: Dupuis 1960, 12. albüm (iki hikâye bir arada.)
Yazan: André Franquin, çizenler: Franquin ve Jidéhem, Fransızca aslından çeviri, düzenleme: SToktan

Balon Adamlar + Cep Boyu'unda olduğu gibi bu albümde de asıl ilgiyi toplayan Gangsterler Panayırı adlı film-noir tarzı ikinci hikâye olmuş gibi geldi bana. Yine de Spiru dergide yayınlandığı adıyla "Yılın Filmi: Marsupilami" dizinin değişik fikirle ele alınmış bir özel bölümü denebilir. Başrollerde ise Sekotin ve Marsupilamiler yer alıyor. Bir sürü tatlı espri arasında özellikle Bayan Marsupilaminin caz skatlarına ben bayıldım doğrusu.

Gangsterler Panayırı Gaston Lagaffe'ın misafir oyuncu olarak boygösterdiği üç Spiru serüveninden biri olarak değerli katkılarıyla bu polisiye senaryoya neş'e katıyor. Hikâyenin Spiru dergide yer almış olan ön baskıdaki son yarım sayfanın bu albümde çıkarılmış olması ise bir diğer ilginç durum.
Söz konusu yarım sayfada yer alan bombayla adam öldürme sahnesi Franquin'in sonsöz olarak yazdığı ahlâkî telâfi cümlesine rağmen fazla 'sert' bulunmuş olsa gerek. Ben orijinal finali de sona ekleyerek karşı-telâfide bulundum. Bunun yanısıra, bir karede kullanılan örtmeceyle yumuşatılmış galiz küfre dokunmak akıllarına gelmemiş neyseki. Bu konuya ileride başlı başına değineceğimiz için lâfı uzatmayıp tadında bırakalım, iyi okumalar dileyelim sizlere.

Jidéhem ve Franquin... 50'li yıllar olsa gerek.

13 Eylül 2018 Perşembe

Les Naufragés #05


6 Eylül 2018 Perşembe

3. Dünya Savaşı - Ignacio Molina


3. DÜNYA 
SAVAŞI'NIN 
ÇIKIŞ YERİ, ZAMANI 
VE SEBEBİ
IGNACIO MOLINA
Çizimler: ALFONSO FONT
Çeviri: SToktan

Barbián'ın Yıldızlar Konseyi'ne raporu. Barbián Yıldızlar Konseyi'ne:
Yeryüzü gezegenindeki üçüncü Dünya Savaşı'ndan sorumlu kişi, Madrid'de bulunan stüdyolardan yayınlanan "Atlayın Cesetler!" Televizyon programının cesur spikeri ve yöneticisi olan Renato Ladrón'du. "Atlayın Cesetler!" çeşitli alanlarda ritmik gürültü, izleyicilerin gönderdiği pornografik mesajlar ve görüntüler, şiir resitalleri, Guru Serafin tarafından bahçecilik, meyvecilik ve dövmeler hakkında tavsiyeler —sıra dışı ortamlarda mucize yaratıcıya ibadet.— uyuşturucu ve alkol dünyasından haberler, okültizm, tasavvuf, tantra, oryantal mistisizm, Kara mizah —söz konusu Ladrón sorumlu— ve ileri yaştaki izleyicilere “bu kadar çok yaşamaya değmez büyükbaba”, “yalnızsınız, büyük bir sıçrama yapın” veya “ölü arkadaşların seni bekliyor” gibi bilinçaltı mesajlarla onlara zorlayıcı baskı yapan intihar davetiyeleri sunuyordu.
İspanya'ya ek olarak, Renato L.nin programı özel frekanslarda uyduya (ay) ve beş kıtaya yayınlandı ve mafya ve gezegenin elitleri tarafından bağımlılıkla takip edildi. Geçtiğimiz 2 Kasımdaki (ölüler şenliği) yayınında Renato Ladrón, yirminci yüzyılın ortalarında film yapımcısı Orson Welles'in canlandırdığı radyo programını aşırdı. Ancak Welles, “marslılar”ın Dünya'ya saldırısını sahneleyerek, korku, panik, inme, çeşitli ve kolektif histeriye neden olmuşsa, Madridli nihilist, gezegendeki hayatı sona erdirmeyi başardı.
Sonuçta: Sabah saat 4'te, “rush-hour” sırasında, Ladrón muazzam eşek şakasını yayınladı. - İmam Humeyni'nin doktrinine göre 2020 yılında kurulan İslam İmparatorluğu, Venedik'e karşı bir nükleer savaş roketi ateşledi.
"İmam Ali tarafından belirtildiği üzere Venedik, çürümüş Hıristiyan Batı'nın düşüşünü sembolize ediyor" — dedi Ladrón— ve bir kez yok edildiğinde, hiçbir şey İslam'ın kurtarıcı itiş gücünü engelleyemeyecektir."
Kaba taklit bir sahtekârlıktı ama Vatikan mahzenlerinde bilardo oynarken, "Atlayın Cesetler!"i Izleyen Masum XX "uzlaşmaz Papa", Körü körüne buna inandı. Ve hemen kilisenin sofistike atomik silahlarını fırlattı.
Birkaç dakika içinde sekiz megatonluk bombalar Mekke ve Tahran’ı haritadan sildi: "Böylece öğrenecekler," dedi Masum. İslam, Roma'ya karşı büyük bir bombardıman ile karşılık verdi, ancak Vatikan'ın savunma kalkanı, yörüngelerini değiştirmeyi başarması üzerine, Fransa topraklarına düşen bombalar, Nice, Bordeaux, Paris ve Rennes'i yokettiler. Fransızlar intikam istediler. Geçici hükümet milletin eski kahramanı General Charles de Gaulle'ü uykusundan kaldırdı. De Gaulle, 500 yıllık bir rüyadan uyandı ve beş dakika içinde durumu kontrolü altına aldı. İlk sözleri: "On les aura!" (üstesinden geleceğiz) oldu. Eski askerin müzmin pragmatizmi ile masaya koyduğu sorun, Fransa’ya kimin saldırdığını öğrenmek oldu. Kimi tepelemek gerekiyor? Sonu fazlasıyla karanlık.
Bu arada, kargaşa dünyayı ele geçirdi ve her millet kendi saygınlığı için seferber oldu. Örneğin Çin ve Sovyetler Birliği, vakum bombalarıyla çarpışarak kısa sürede sınırlarını birkaç yüz kilometre ilerlettiler. Ve yıl boyunca, Dünya Kupası, Tenis Davis kupası, Nobel Fizik Ödülü ve Eurovision Şarkı Yarışmasını kazanmalarının bir sonucu olarak coşku anları yaşayan Büyük Britanya, İspanya’yı Cebelitarık üssünden istilâ etti… stratejik kayayı fanatik *morisma'nın elinde bırakarak, Kutsal Savaşı Avrupa'ya getirmek için büyük dalgalara girdi! İspanya'nın Alfonso XV, ”İspanya Kralı", sabah saat 8'de duyurdu: "Bana öyle geliyor ki saldırıya uğradık. Üçüncü Dünya Savaşı'nı açtığımı ilân ediyorum."
Kuzey Amerika'nın siyah köleleri, -İspanya Kralı'nın manevî önderliği altında- "Bıçakların Devrimi" ni gerçekleştirmek için bundan iyisini beklemiyorlardı. 8.30'da ABD'de gırtlağı kesilmedik hiçbir beyaz adam kalmamıştı ve yeni kurulan Kara Komün, devrimini Güney Amerika'ya ihraç etti –istilâ.

Vallecano televizyon stüdyosunda, Renato Ladrón ellerini ovuşturuyordu, sevinçle: gelen söylentilere göre rakibi, Katalan spiker Guillem Trulla izleyicileri karşısında bileklerini kesmişti. Birkaç yıl önce Katalan, Nihilizm ve Modernite konusunda Ladrón’un nasırına basmış, fakat Barselona dünyanın sonunu vaaz etmek için geç uyanmıştı ve Ladrón’un dediği gibi, “Onu nakavtla kazandım. Katalana karşı teknik nakavtla".
Doğal olarak, sosyal doku saf huzursuzluk ve Rab'bin rahmeti durumunda idi. Dürüst çiftçi artık tarlalarını sürmedi, ne de balıkçı orkinos ve tuna avlamak için denizlere açıldı. İşçi fabrikaya gitmedi. İş adamı, bavullar dolusu sermaye ile İsviçre'ye kaçıyordu. Anneler boynuzlu canavarlar doğurdu. Franco'yu aziz mertebesine yükseltmekten söz edenler vardı. Mantarlar gibi çoğalan dinî ve şeytanî mezhepler, makrobiyotik restoranları vurgun yaptı ve Nostradamus ve Kıyamet korsan baskısında düzeltilerek yayınlandı.
Bu arada, fiziksel alandaki ciddi sorunlardan muzdarip olan Yükselen Güneşin İmparatorluğu, yarı yerleşik bir kıta olan kötü Avustralya’yı istilâ etmek için genel karışıklıktan yararlandı. Avustralya’nın buna verdiği karşılık ne miydi?
Çok şiddetliydi. Seksen megatonluk on bombayla dağıtılan sekiz yüz milyon ton nitrogliserin, gelgit dalgalarına ve depremlere neden olarak Japonya adalarını batırdı. Jeolojik kabuk, pişirilmiş kestane gibi açıldı ve çok derin faylarla şehirler ve tarlalar çöktü gitti. Asya kıtası Avrasya’ya doğru sürüklendi ve en nihayet şok dalgaları Gerona Körfezi'ni kırdı. İspanya içindeki kozmik korku barajıyla düşmanlıkları bölünen İngiliz, İspanyol ve Arap birlikleriyle birlikte Atlas okyanusunda başıboş sürüklenen bir ada hâline geldi.
Umudun son ışıltısı Monaco'da gerçekleşti. Sabah saat 10'da, Grand Casino'nun Malva salonunda toplanan dünya başkanları, Monako Sözleşmesini imzaladılar. Antlaşma uyarınca hemen bir ateşkes sağlandı, kalanların kurtarılması için bir komisyon oluşturuldu ve General de Gaulle başarılı uyandırma işleminden dolayı tebrik edildi.
Bu olamazdı. Jhon Foster da bunu engelledi. Jhon Foster, birkaç yıl boyunca Dünya çevresinde yörüngedeki nükleer silahlı bir uydu olan **Pax Orbi'nin kaptanıydı. Jhon, Cincinatti'de Foster ailesinin siyahlar tarafından katledildiğini öğrendiğinde umutsuzluğa kapıldı. Yarınların daha iyi olacağına güvenini kaybetti. İnancı kalmamıştı ve Pax Orbi’nin fırlatıcılarından dökülen büyük bir füzyon bombası yağmuru dünyaya koştu ve gezegeni ultraviyole ışınlarından koruyan ozon tabakasını bir çırpıda bitirdi...
Barbián Yıldızlar Konseyine: Bu tarihçi, soykırımdan kurtuldu ve insan medeniyetini zenginleştiren değerli anılarla beraber Büyük Esneme’ye geri dönebildi.
Sayım ve numaralandırma:
1) Adına lâyık bir cep hesap makinesi.
2) Bir kapitone bornoz, çiçekli.
3) Kartpostal koleksiyonu.
4) Bir Valensiya etli pilav, görüşlerinizi beklediğim lezzetli bir güveç.
ve 5) Patricia Chaves, “***benim dünyam” unvanını da elinde bulunduran tipik bir insan.
İyi kız bu Patricia. “Galaksinin herhangi bir köşesinde yeniden başlamak” istiyor ve “bir film oyuncusu, haute couture modeli ya da en azından bir havacılık şirketinde hostes” olmak istiyor.
Chaves hanım hamile geliyor; Karnında, yıldızlara giden yolda, insanın aptallığının son filizlerini taşıyor... Kertenkele, kertenkele... Bununla ne yapacağım ben? Yapılması gereken en sağduyulu şey, onu uzay boşluğuna atmak olurdu, ama...
Ignacio MOLINA (Ignacio Vidal-Folch de Balanzó)
Cimoc Especial 3ª Guerra Mundial (Norma Ed., 1982).
*Kuzey Afrika'daki bir halk için kullanılan aşağılayıcı ifade.
**Dünya barışı, Latince.
***Mis Mundo: benim dünyam, Miss Mundo: Bayan Dünya (Miss World)