15 Nisan 2013 Pazartesi

Gizli Tarih Kitabı'nda Fener İskelesi

Geçenlerde, 'Secret History Book' dizisini okumaya başlamadan önce bir elden geçirip incelemiştim. Tarihi olayları fantastik bir boyutta ama mümkün olduğunca ciddî ele alan, şimdilik 20 kitaba erişmiş çizgidizide iki kitapta birer sayfalık İstanbul faslı ile karşılaştım. İlginç tarafı, her ikisinin de Fener iskelesi merkezli olması. çizimlerde göreceğiniz gibi, çatı formuyla dikkat çeken yapıyı araştırabildiğim kadarıyla bu tarz bir kırma ile varolduğu bir dönem bilgisine ulaşamadım. Çizer Igor Kordey'e ulaşabilsem ona soracaktım bu çizimin nereden kaynaklandığını, ama o da mümkün değil.

Söz konusu sayfalar ve yer aldıkları kitaplar şöyle;

The Secret History Book 8 - Seven Pillars of Wisdom

(Bilgeliğin Yedi Sütunu): Thomas Edward 'Arabistanlı' Lawrence tarafından yazılmış, I. Dünya Savaşı esnasında Arapların Osmanlı'ya karşı başkaldırı hareketinin ve bu hareketteki İngiliz rolünün anlatıldığı otobiyografik, tarihi eser.
Çizgiroman da ilhamını ondan alıyor olmalı, olayın geçtiği tarih 1908 gibi. (Henüz bu sayıyı okumuş değilim, tereddüt içeren ifadem bundandır.)

The Secret History Book 13 - Twilight of the Gods

(Tanrıların Alacakaranlığı): Mitolojide tanrılarla devlerin savaşı olarak da geçen, bir çok sanatsal ürüne ilham kaynağı olmuş hadise.
Bu kitaptaki söz konusu sayfadaki olayın tarihi görülüyor zaten; 1945.



Büyük ihtimalle hayâl ürünü diyeceğim ama yine de önce bir sorayım: Bir fikri olan var mı acaba?

8 yorum:

  1. Sanırım çizerin keyfiyetinden öte bir açıklama bulmak mümkün olmayacaktır. Detaycı bakışını sunarken, arada atlamamamız gereken Gizli Tarih serisine de dikkat çekmen hoş bir yaklaşım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef öyle görünüyor. Igor Kordey dijital teknolojiden pek hazzetmeyenlerden galiba, kendisine erişilebilecek tek bir mekân bulamadım. Olsa pek güzel olurdu, zira bu sayfaların bir takım ön bilgilenmelerle çizildiği açık. Ne yapalım.

      Evet, dizi de pek hoş hani, onu da farkettirmek istedim bir taraftan işin doğrusu. :)

      Sil
  2. Değerli stoktan Igor Kordey hakkında bazı şeyler buldum bilmem işine yararmı?
    http://activatecomix.com/creators?id=64
    http://www.lambiek.net/artists/k/kordey_igor.htm
    http://www.doasales.com/curr/art/kordey.html
    http://www.youtube.com/watch?v=QH_L5HAvPtA
    http://www.comicartfans.com/comic-artists/igor_kordey.asp
    ha yok kitapları eksikse onları da bulurum linkleri ile.
    serdary67

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol, ilginç kaynaklar bulmuşsun. Sanatçıyı tanıyorum aslında ama maalesef tek eksik bir e-posta adresi. :) O da tahminim, dediğim gibi net ortamında görünmekten pek hoşlanmadığı için olmalı, çünkü kendisine ait hiç bir site ya da sayfa yok. Olanlar hep dışardan bilgilendirmeler.

      Sil
  3. “…çatı formuyla dikkat çeken yapıyı araştırabildiğim kadarıyla bu tarz bir kırma ile varolduğu bir dönem bilgisine ulaşamadım.”

    Haliç kıyıları olmasına karşın, bende nedense Üsküdar meydanı ve meydandaki tarihi çeşmeyi çağrıştırdı çizimdeki kompozisyon. :)

    Benzer çatı örneği Prag’daki Aziz Vitus Katedrali yanında ve yine Prag Kalesi alt giriş kulelerinde var.

    Benimki niyet okumak değil elbette, tarihi çeşme yerine iskele binası gibi bir yapı düşününce kubbeyi de bu şekilde devşirmiş sanki. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef III. Ahmet çeşmesi de normal piramit çatı. Örneklerini görmediğimiz bir çatı formu değil ama nedense bulmakta zorlanıyorum. Hattâ bu formun bir adı da olmalı.

      Daha çok Avrupa tarzı uygulamaları olduğunu sanıyorum. Prag örneği olabilir... Kordey de bildiği kaynaklardan esinlenmiş herhalde, yani evet, devşirmiş bir yerlerden sanki.

      Sil
  4. Où le regard ne porte pas...
    Scénario: Georges Abolin & Olivier Pont | Dessin: Olivier Pont
    Süheyl bey yabancı gözüyle istanbul temalı çizgiromanları sevdiğinizi sanıyorum bu tam sizlik.Arşivimi incelerken gördüm aklıma geldi yazayım dedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Où le regard ne porte pas... epey önce elime geçmişti ama ikinci kitaba hiç bakmamışım anlaşılan. Olivier Pont'un görebildiğimiz tek işi bu ve çok da nitelikli bir eser. Kendi adıma, çevirmek için fazla uzun ama ilerde bir iki kare ile sözetmek güzel olacak.
      Teşekkür ederim Mesut bey.

      Sil