4 Nisan 2013 Perşembe

Kafası Kesik Tavuk - Quiroga, Trillo, Breccia

Kafası Kesik Tavuk
"La gallina degollada"
Horacio Quiroga
1925

çizgi uyarlama: Carlos Trillo
çizen: Alberto Breccia
1975

çeviri: SToktan

"Mazzini-Ferraz çiftinin geri zekâlı oğulları bütün gün boyunca avluda bir bankın üzerinde otururlardı. Dudakları arasından sarkan dilleri, aptal gözleri vardı ve ağızları açık kafalarını sallar dururlardı.
Toprak zeminli avlunun batı yanı bir tuğla duvarla kapatılmıştı. Paralelinde beş metre ötedeydi bank ve gözleri tuğlalara sabitlenmiş, kımıldamadan otururlardı hep orada. Güneş alçalır, duvarın ardında gözden kaybolurken, aptalların eğlencesi de tamam olurdu. Körleştirici ışık önce dikkatlerini cezbeder, yavaş yavaş gözleri canlanmaya başlar, sonunda da yüksek sesle kahkahalar atarlardı, aynı endişeli neşeyle karışık, sanki yiyecekmiş gibi hayvanî bir sevinçle güneşi izlerken.
......"

Horacio Quiroga
Horacio Quiroga'nın aynı adlı kitabında yayınlanan ve latin Amerika'da kült haline gelmiş bir öykü bu. Quiroga Uruguaylı bir şair, oyun ve kısa hikâye yazarı. E. A. Poe, Rudyar Kipling ve Guy de Maupassant'dan etkilendiği söylenen yazar, doğanın görünen sükûneti ardında gizlenen vahşet ve korkuyu olağanüstü bir hassasiyetle damıtarak anlatmasıyla dikkat çekiyor. Uruguay doğumlu olmasına rağmen hayatını kuzey Arjantin'de geçiren Quiroga'nın, eserleriyle yine latin Amerika'nın güçlü kalemleri G. G. Márquez ve Julio Cortázar'ı da etkilemiş olduğundan bahsediliyor. -Ancak buna karşılık ülkemizde yayınlanmış hiç bir çalışması bulunmuyor.

Benim onunla karşılaşmam, Trillo'nun uyarlamasından yola çıkarak Alberto Breccia'nın çizdiği aynı adlı küçük acaip eser sayesinde oldu. Hâl böyleyken ikisini bir arada ele almak da kaçınılmazlaştı. Böylece yazarın ilk Türkçe çevirisi ve ekinde Breccia'nın kaleminden çizgi uyarlamasını içeren bu kitapçık .pdf formatında ortaya çıktı.

Latin Amerika ülkelerinde neredeyse Mona Lisa gibi maskara edilene kadar mıncıklanmış bir eser Kafası Kesik Tavuk. Nette bir tararsanız, parodilerine, bir sürü amatör video çalışmalarına varana kadar, çok sayıda malzemeyle karşılaşabilirsiniz.

Carlos Trillo - Alberto Breccia
Yine Trillo-Breccia ortak çalışması da bunun paralelinde çok tanınan bir iş. Carlos Trillo'nun belli vurgularla süzüp çıkardığı senaryo, Alberto Breccia'nın yine çok farklı bir çizgi anlayışıyla kaleme aldığı bir başka kısa çizgihikâyeye dönüşmüş.


[ KAFASI KESiK TAVUK ]

8 yorum:

  1. Horacio Quiroga'nın Kafası Kesik Tavuk'u hakettiği güzel Türkçe'ye kavuşmuş. Duru ve akıcı, soluk almadan okunan bir öykü.

    Hikayede beni asıl etkileyen, yazarın hem ebeveynnin duygularına hem de olayın vahşi yönüne adeta duyarsız kalan bir anlatım seçmesi. Sadece gözlemini aktaran bir bilimadamı sanki.

    Trillo'nun versiyonu hikayenin çok daha sadeleştirilmiş bir hali de olsa, aynı bakışı korumuş. Öyküyü asıl yorumlayan Breccia imiş gibi geldi bana. Özellikle bazı karalerde öyle bir çarpık perspektif kullanmış ki -bilmem katılır mısın- sanki şizofren bir algı biçimini resmetmiş. O farklı bakış açısını yahsıtan karelere bakarken Van Gogh'un "Yatak Odası" tablosu belirdi gözümde. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir yerde Quiroga 'hikâye anlatıcı' olarak nitelendiriliyordu. Gerçekten de anlatım esnasında iki ya da üç yerde parantez açarcasına duygularını ve ahlâki bakışını oldukça doğrudan söylerken, geri kalanında neredeyse bir gözlemci tarafsızlığıyla, hattâ hikâyenin tamamı için, sanki bir mahalle kahvesinde karşımıza oturmuş bir masalcı edasıyla, anlatıyor denebilir. Bizde de var(dı) o gelenek.

      Trillo'nun hikâyede çok çarpıcı şekilde sadece bir yerde kelimeyle ifade edilen 'kırmızı'ya odaklanması ilginç. Sanki onu olduğu yerden çıkarıp, anlatının genelindeki örtülü dehşet duygusunu açığa vurmuş gibi.

      Breccia'nın ise, sanki bu hikâyeye özgü bir çizim tarzı kullandığını söylemek de çok doğru olur. Aynen dediğin gibi, perspektif deformasyonları Van Gogh'la paralellik kurmayı gerektirecek kadar vurucu. Breccia'nın bu çizgi tarzıyla başka çalışmasını hatırlamıyorum doğrusu.

      Sil
  2. Değerli stoktan sıkı bir okuyucuyumdur.Kşitaplığımda 2500 roman,dergi vb.var.Ama senin şu hikayeni okuyup üstüne birde çizgileri inceleyince ''çizgilerin gücü adına!!!!'' dedim.Yaptığın çalışma hakikaten harika ve akıl dolu önce oku sonra bak sonra beynini çalıştır.Uygar insanda olması gerekli olanlar gerçekten en az bir holmes macerası okumuş kadar doydum azizim sağol.
    Bu arada van gogh konusunda bir kelam edeyim tüm tablolarını incelemiş ve digital arşivime almış bir fani olarak derim ki evet bir deformasyon bizim öyküde var ama bu öykünün doğasına uygun ama van gogh tablolarında ki deformasyonlar daha çok van gogh'un ruhi bunalımlarının bir yansıması gibidir.
    serdary67

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir süredir bu farklı açılardan bakma çalışmasını sürdürüyorum malûm. Hem doyurucu, hem zihin açıcı olduğuna ben de iştirak ediyorum. Bu hissi paylaşmak da beni çok memnun ediyor. Gerçekten "çizgilerin gücü" böyle usta sanatçıların elinden çıktığında çok büyük.

      Van Gogh'un kendi doğasından kaynaklanan o perspektif çarpıklığını, Breccia da anlatılan olayın doğal çarpıklığını vurgulamak için kullanılmış gibi duruyor. Van Gogh'la ilintisi, benzer ifade tekniği kullanımıyla ilgili sanırım. O nedenle çağrışım yapıyor olmalı.

      Sil
  3. TRT’nin revaçta olduğu yıllarda, ‘Alacakaranlık Kuşağı’ adı altında yayınlanan orta uzunluktaki filmleri çağrıştıran bir hikaye. Tam çevirisinde küçük kızın mutfağa doğru sürüklenmesi dramatik sonu az-çok sezdirse de, farklı bir son umuduyla kendini bir solukta okutuyor.

    Hansel ve Gretel, Buscavidas, Un Tal Daneri, Tale Heart ve sizin bu son çevirinizdeki çizimlerin kendi içinde bir standardı yok. Bunlar Alberto Breccia’nın Trillo destekli arayış içinde olduğu dönemler sanki.

    Sevdiğim, alıştığım, nerede görsem tanıdığım Enrique Breccia çizgilerinin artık kabuk değiştireceğinin ilk sinyallerini bir H.P. Lovecraft öyküsünde görmüştüm. Uzun soluklu, kendini ispatlamış ve takipçilerinde aşinalık duygusu oluşturmuş çizgiler zaman içinde bir de bakmışsınız değişivermiş. Önceleri dudak büküp ‘ne gerek vardı ki’ diye iç geçirilse de altın kural son noktayı koyuyor: ‘Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir’ :=)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hikâye hepimize farklı ama toplamda çok hoş çağrışımlar yaptırttı. Benim de aklıma, David Lynch'in 'Blue Velvet'inin jeneriğinde, Amerikan rüyasından çıkma bir banliyö yerleşiminde, parlak bir sabah ile Bobby Vinton'dan filme isim olan parçayı dinleyerek kamerayla yavaş yavaş ilerlerken, bir bahçede, sulama fıskiyelerinden geçip çimler arasında bir kesik kulakla karşılaşışımız geldi. Neden diye kendime sorduğumda, yukarıda yazarı tanıtırken yaptığım alıntıya zaten ulaşmıştım; "doğanın görünen sükûneti ardında gizlenen vahşet ve korkuyu" anlatıyor olması, o çok 'doğal'mış gibi aktarılan gizem, ortak paydayı oluşturuyor sanırım.

      Breccia'nın sözünü ettiğiniz dönemi '60 sonları ve 70'lerin ilk yarısı oluyor sanırım. Benim verdiğim örnekler de aynen 'Miedo' 1973, 'El corazon delator' 1974, 'La gallina degollada' 1975, tam da o dönem (baktım, 'Cthulhu' da 1973). Gerçekten Breccia'nın ifade tarzı arayışının örnekleri bu çalışmaları. 'Un tal daneri'de sanki artık yolunu bulmuş gibi. 1968'de bir de ''Che' var ki, aman aman!.. Fakat bu geçiş döneminde bile eserlerindeki çizgilerde birbirinden izler bulmak mümkünken, bu uyarlama sanki biraz fazla yanlız kalıyor gibi geldi bana.

      Çok hak veriyorum, sevdiğimiz sanatçılar hiç değişmesin, hep bizi etkiledikleri o dorukta dursunlar isteriz. Ama bu mümkün değildir tabi. Değişmezlerse zaten tükenirler, kendilerini tekrarlamaya başlarlar. Bunu da biliriz aslında ama yine de öyle olsun isteriz hep. Gerçi değişip de başarısız olanlar da az sayıda değildir ama bu da sanatçının almak zorunda olduğu bir risk değil mi?

      Sil
  4. sevgili stoktan öncelikle merhaba ve çok teşekkürler...sizin çeviri eserlerinizi uzun zamandır takip ediyorum ve çok beğenerek okuyorum...küçük prens çevirilerinizi bir siteden indirdim..sonra izini sürerek sizin sitenize geldim. epeydir artık sizin siteden çizgiroman indiriyorum..gerçekten büyük emek harcıyorsunuz...sağolun varolun..benim sizden bir ricam var..biliyorum çok kişi sizden ricada bulunuyor))) ..tif ve tontu' nun bana enn ilginç gelen öyküsü ; Tif et Tondu-T13-Le grand combat çevirisini yaparmısınız ?...bu hikayeyi uzuuuuun zaman önce çocukken 64 sayfalık redkit lerin içinde biraz okumuştum..sanırım ilk 32 sayfalık kısmıydı..maalesef devamını okuyamamıştım..bu hikayenin yayınlandığı redkit fasiküllerini bulmaya da imkan yok..belki sizde vardır..redkit içindeki türkçe yayınlanan aydınger kopyaları bana yollarsanız fotoşopta balonları türkçeleştirir bende size renkli tif ve tontuyu da yollayabilirim..sizi yormamış olurum..şimdiden çok çok teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bülent bey, ilginize teşekkür ederim öncelikle.

      Tif ve Tondu bizlerin gönlünde ya RetKit dolgusu olarak, ya da az sayıda Arkadaş kitapçıkları içerisinde yer etti ve ne sevgiymiş ki hiç de yok olmadı.

      Başlangıçta Tif ve Tondu çevirilerine bu denli uzun soluklu devam edeceğimi düşünmemiştim doğrusu ama, hem sevildi hem de beni sayıdan sayıya sürükledi. Şu anda 7 numara Plein Gas'ı çevirmekle uğraşıyorum. Öyle görünüyor ki, bu hızla ilk çevirdiğim 14 numarayla açığı kapatmadan da çalışma bitmeyecek.

      Yardım teklifinize de teşekkür ederim. Baktım, elimdeki RedKit'lerde tek bir sayıda kısmen mevcut Le Grand Combat. Fakat biliyorsunuz o dönemki çeviriler pek de yeterli olmadığı için Fransızca'dan yeniden çeviriyorum tamamını. Le Grand Combat da bu şekilde sıradaki yerini alacak bir aksilik olmazsa. Biraz sabretmeniz gerekecek tabi. :)

      Sil