21 Kasım 2012 Çarşamba

Kırmızı Ağaç - Shaun Tan

Kırmızı Ağaç
(The Red Tree)
Shaun Tan
2001
ilk baskı 2003
Resimli kitap
Avustralyalı sanatçı Shaun Tan'ın küçük bir kızın 'sıkıntılı' bir günü ile ilgili dışavurum- larını resimlediği bu küçük kitabı Tan'ın gerçeküstü illüstrasyonlarına güzel örnek oluşturduğunu düşünerek çevirdim ve kaynak tarama çok kötü olduğu için farklı ortamlardan topladığım resimlerle orijinalini zorlamadan elden geldiğince yeniden düzenledim.

Tan'ın ödüllere boğulmuş 2006 tarihli 'The Arrival' adlı o muhteşem sözsüz grafik romanının zor bulunan ilk ciltli baskısı bugün 100$ dan pahalıyken, yenisini 12.5$ dan almak mümkün. Ben alacağım, sizlere de paraya kıyın derim. Taranmış haliyle yetinilemeyecek kadar önemli bu eseri ellerinizde tutmanın zevki başka olmalı. 

Tanıtımını yapmayı borç bildim;


*Güncel not: 'Kırmızı Ağaç'ın İthaki, 'The Arrival'ın ise Desen tarafından geç de olsa yayınlandığını görmek güzeldi.

6 yorum:

  1. Çizgiler muhteşem. The Arrival'ı gördüğümde de etkilenmiştim. Bizim Bahadır Baruter'in Ruh Altı öykülerine benzetmiştim biraz.

    Yanılmıyorsam Shaun Tan göçmen bir ailenin çocuğu. Öyküleri yalnızlık yükünün kaynağı budur belki de.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Avustralyalı olup, aborjin olmadığına göre, ailesi bir kaç kuşak evvelden göçmen olmalı :). Büyüklerinden bir çok hatıra dinlemiş ve birikim edinmiş muhakkak. Ayrıca o ülke filmlerden ve kitaplardan izliyebildiğim kadarıyla bana hep bir yalnızlık hissi verir. Shaun Tan'da da bu çok yoğunlaşmış şekilde, hele ki The Arrivalda görülüyor. Off of! kesin alacam o kitabı :).

      Sil
  2. Bir ara, kapaklarını Polonyalı ünlü poster sanatçısı Wieslaw Walkuski'nin çizdiği Born adlı dört sayılık seriye denk gelmiş, heyecanla indirmiş ama böylesi çarpıcı kapakların altından çıkan iç çizimleriyle tam bir hayal kırıklığı yaşamıştım.

    Arrival’ın kapağını ilk gördüğümde içinden farklı şeyler çıkacağını ve Born gibi beni yanıltmayacağını hissetmiştim, yanıltmadı da. Uzunca bir zaman önce üzerine laflarız diye forumda da paylaştım ama geri dönüşü olmadı. Kısmet burasıymış. :)

    Rahmetli dayım Almanya’ya işçi olarak giden ilk kuşaktandı. Alman doktorların yaptığı sağlık muayenesini anneme anlatırken dinlerdim. Ufak bir çocuktum ama hala aklımdadır ‘davar pazarındaki kurbanlık hayvan seçiminden bir farkı yoktu’ lafları…

    Hem göçmen hem de çekik gözlü çocuk olmanın getirdiği zorluklar ve ailesinden dinlediği öykülerin payı ne kadardır bilinmez ama, Shaun Tan’ın karamsar çizgileriyle oluşturduğu düşsel, dramatik ve kasvetli atmosfer takdir edilmeyecek gibi değil.

    İşin mutfak kısmına meraklı olduğumu söylemiştim. Gazeteci çocuk hariç hepsi benim tespitlerim. Hoş oluyor bu tür örnekleri yakalamak. Hayal gücü önemli tabi, ama onları fırlatıp uçurmak için bir rampaya ihtiyaç duyulması da gayet doğal. :)

    http://serv11.boxca.com/files/2/t9woj97crmezit/t-arrival.rar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapak aldatıcılığı son derece can sıkıcı bir sorun teşkil ediyor zaten. Sırf ticari nedenlerle önemli sanatçılara çarpıcı kapaklar hazırlattırılıp bir anlamda 'vitrin' oluşturuluyor. Sonra kapağı çeviriyorsunuz ve heyecanınız yerini hayal kırıklığına bırakıyor.

      Neyse ki Shaun Tan'ın eserleri için böyle bir şey söz konusu değil. Aslında tüm gerçek sanatkârlar için öyle olduğu gibi tabir-i caiz ise, onun da kitaplarının 'içi-dışı bir'... :)

      Tan'ın naif-gerçeküstücü stili, eskitilmiş sayfaların o müthiş sepya lezzetiyle bir arada, 'okunması' en zor tarz olan 'sözsüz roman'lardan birinin iç burucu zeminini kuruyor The Arrival'da.

      Göçmenliğin sürgünden fazla bir farkı yok zaten. Yüreği hüzünle -ve endişeyle- dolu insan hikâyeleri... Tan bu duyguları bizlere sanatının doruğunda yansıtmış ve bu nedenle kitaplığımızda bulundurulması farz olan bir eser bence. Amazon'daki fiyatını öğrendiğimde, Türkiye'de basılsa (ki basılmayacaktır) bile bu kadar mâkul bedelle satılamayacağını görerek, elimde üç değişik baskısının taraması olmasına rağmen kitabı satın aldım. Herkese de öyle yapmasını tavsiye ediyorum...

      Sil
  3. Kitabın kendisini elde tutup hissederek okuyup incelemesi gibisi var mı… Bir ara Sergio Toppi’yi alsam mı diye düşünmüştüm ama kargosuyla falan baya bi’ tuzluya gelir falan demişlerdi. Merak ettim Stoktan, Amazon’dan aldığınız kitap ikinci el mi?

    Dün akşam Flaneur’un çıkardığı Erteleyiş’i okudum. Kağıdı, baskısı, cildi her şey olması gerektiği gibi. Okul yıllarımdaki resim derslerinde suluboya ile çalışmanın ne menem bi’ şey olduğunu bildiğimden veya gözümün korktuğundan mıdır nedir, Gibrat’ın böylesi zor bir malzemeyle ortaya koyduğu iş gerçekten şaşırttı beni. Tavan arasındaki loş ışıktan ve kapal panjurlar arasından yansıyan gölgelemeler harikaydı...

    Flaneur’u seçiminden dolayı kutluyorum. Son on sayfayı eskiz çizimlere ayırmak da gayet yerinde bir davranış ama çizer hakkında hiç bir ön bilgiye yer verilmemesi de büyük bir eksiklik gibi geldi bana.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkinci el değil, Amazon stoğundan. Geldiğinde etraflı bilgi veririm. Çünkü sizin de söz ettiğiniz nedenle ben de yüksek kargo maliyetini düşürmek için en az 3 kitap birden alıyorum. Bu yüzden alım için Arrival'ın yanına ne zamandır Toppi'nin 'Sharaz-de: Tales from the Arabian Nights'ının İngilizce çevirisini beklemekteydim, o da Ocak ayında çıktı. (Sizin de haberiniz olsun. :) )

      Siparişi vereli bir hafta olmadı, bakalım ne zaman gelecek.

      Flaneur Le Sursis'i duyurduğunda çok sevinmiştim, anladığım kadarıyla harika da bir baskı yapmışlar. İngilizceden okumuş olmama rağmen alacaktım ama son anda Almanca'dan çevrildiğini görünce biraz soğudum. Bir bakacağım artık. Bizde uzun zamandır baskı kalitesiyle ilgili pek bir sorun kalmadı, YKY, Lal, Maceraperest vs. mükemmel baskılar yapıyorlar. Ama hâlâ çeviri problemleri mevcut, hâlâ ayrıntıda olmadık özensizlikler sürüyor.

      Eski sayılabilecek bir Aksoy yayıncılık kitabı, 'Bogie Denen Adam'ı okumak yeni nasiboldu, Mehmet Harmancı'ya çevirtilmiş, ne güzel derken, kitabın 57. sayfasında font değişikliğiyle karşılaşınca, bu özensizliği anlamakta zorlanıyorsunuz.

      Sil