19 Ocak 2016 Salı

Cappa, bir kez daha...

Frank Cappa karakteri nasıl oluşmuştur, adını nereden alır diye hiç aklınıza geldi mi? Tahmin edebileceğiniz gibi, benim geldi. Fazla düşünmeye gerek de duymadan iki isim canlanmıştı hafızamda.

Sadece 'soyad benzerliği' ile kalmayıp, karakterimizin yapılanmasına bilhassa etkileriyle belirginleşen ünlülerden ilki ve en önemlisi, Macar savaş fotografçısı ve foto muhabir Robert Capa (1913-1954). Kariyerinde İspanyol içsavaşı, Japonya'ya karşı Çin direnişi, 2. Dünya Savaşındaki önemli savaş muhabirliği çalışmaları ve bir kara mayınına basarak hayatını kaybettiği Birinci Çinhindi savaşı da yeralan bu ünlü basın mensubunun Frank Cappa ile bağlantısını açıklamak için başka söze gerek olmadığını düşünüyorum. 
İkinci isim ise, Amerikalı-İtalyan yönetmen Frank Capra (1897-1991). Ve Capra'nın önemli iki filminde, James Stewart'ın It's a Wonderful Life (1946)'da canlandırdığı George Bailey karakteri ve yine James Stewart'ın Mr. Smith Goes to Washington (1939)'da canlandırdığı Jefferson Smith karakteri, insana olan inanç, topluma karşı şüphecilik, şiirsel bir içgüdü, ironi zevki gibi kişilik özellikleri ve düşünce tarzı ile Capra ile olan 'ağır' bir ad-soyad benzerliği beraberinde, karakterin tanımlanmasında Manfred Sommer tarafından Cappa ile nasıl kaynaştırıldığını görmek zor değil.

Buna ek olarak hatırlanması gereken bir diğer ilginç boyut da, yaratıcısı Sommer'den Cappa'ya uzanan bağdır tabii ki. Karakterimizin yazar aracılığıyla bize aktardığı ideolojik serüveni, bir kahramanın ihtiyaç duyduğu bir dizi damıtılmış ahlâkî mütâlaalar ve okuyucuya orada anlatılanlar hakkında eleştirel bir duruşu benimsetme endişesi olarak tarif edilebilir. Normal olarak bunlar karakter tarafından alınan bir 'duruşun' ifadesi olmakla birlikte, pek çok hâlde Sommer'in öteki benini, 'alter ego'sunu da oluşturuyor. Cappa'nın kurguda doğum tarihinin sanatçı ile aynı, yani 27 mayıs olması, bu durumda hiç rastlantı değilmiş gibi.

Üzerine daha çok şey söylenebilecek olan Cappa karakterini iyi tarif eden şu bilinen sözle, fazla uzatmadan bitirelim:
“Eğer fotograflarınız yeterince iyi değilse, yeterince yakın olmadığınızdandır.”
- Robert Capa.
Frank Cappa da ustasını kılavuz alarak hep en yakından ve hep esasta mağdurların gözünden deklanşöre basmıyor mu?

Bu sefer çevirdiğim birbirinden bağımsız ama aynı çerçeve kapsamında etkileyici söyleyecekleri olan bu iki (esasen bir, diğeri oldukça sözsüz) hikayeyi seversiniz sanıyorum.

2 yorum:

  1. Renklisi olağan üstü siyah beyazı ayrı bir güzel.
    Bu değerli ustayı kendi dilimizde de okuyabilmemizi daha doğrusu seyredebilmemizi sağladığın için çok teşekkürler sevgili Stoktan, günlerimin ilk eylemi senin bloğuna bakmak oluyor..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolasın Mehmet bey, ısrarlı takipçiler iyi oluyor gerçekten. :)
      Sommer'in renklendirmeleri de başka tabii. Üstad ne de olsa çizer olmaktan öte, ressam. Bütün işlerinin senaryolarını kendisi kaleme alıyor, kendi çiziyor, çiniliyor, boyuyor. Bir tek yazıları da kendi mi yazıyor, onda kesinlik yok. Bu yüzden de "Cappa Brezilya'da" ve "Tatlı su Köpek balığı" gibi özellikle renkli hikâyelerinde, üslupta 4/4'lük bir tutarlılık var. Onun eserlerini çalışmak ta benim için bir zevk oluyor.

      Sil