20 Haziran 2018 Çarşamba

Uçurum - Font / Tha


"El abismo" (1977) - Mano a Mano / 1978, Alfonso Font.
"Solidaridad" (1983) - Absurdus Delirium / 1988, Tha & Bigart.

Fotograflar: Kedili olan, Font. Piyano çalan, Tha (August Tharrats).

2 yorum:

  1. Eğer bu iki ikiz hikayeyi, yıllar öncesinin o naif mahalle kültürü güzelliğinin olmazsa olmazı komşuluk ve insani ilişkilerin önemsendiği çocukluk yıllarımda okusam, 'yok daha neler, amma da abartmışlar' diye düşünürdüm kesin.

    Yaklaşık bir hafta önce okuduğum görüntülü haber aklıma geldi. Gaspçının biri Taksim metrosunun giriş merdivenlerinin ilk sahanlığına yatırdığı direnmeye çalışan yaşlı adamı birkaç kez yere çarpıyor, o esnada çantadan saçılan kağıt ve bozuk paraları kaptığı gibi merdivenlerden yukarı çıkarak kaçıyordu. Görüntüde, tesadüfen boğuşmanın hemen iki adım mesafesindeki boylu-poslu bir başka genç yan gözle seyrederek hiç oralı bile olmadığı gibi sözde acelesi varmış gibi telefon görüşmesine devam ederek yukarı çıkacken aşağı merdivenlere seğirtiyordu. Diğerleri mi, büyük ihtimal onlar da gasp anını telefonlarına kaydetmekle meşgullerdi. Metrepol yalnızlığı dedikleri bu olsa gerek.

    Yazar- çizer takımının anlatıyı daha vurucu hale getirmek adına olaylar örgüsünün köşelerini bilimkurgu soslu grotesk anlatı biçimiyle iyice sivriltip keskinleştirmesi mesleğin hoş inceliklerinden ve elbette okur açısından da anlaşılabilir bir şey. Şaşırtıcı olan, ‘kurgu işte’ diye geçiştirdiğimiz uç örneklerin giderek çağın gerçekleriyle örtüşmeye başlaması. Galiba asıl ürkütücü ve acı olan da bu.

    Tha ve Bigart ikilisinin tek sayfada kotardığı işin Font’un 4 sayfalık anlatısından hiç de geri kalmaması enteresan. Öte yandan böylesi ‘cuk oturmuş’ iki çalışmayı denk getirip eşleştirmiş olmanız da dikkat çekici, kutluyorum sizi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başkasının felaketi karşısında seyirci kalmanın yeni formatı telefonla kaydetmek biçiminde artık. Sanatçılar, belki de o zamanlarda ceptel henüz icadolunmadığından, daha da ötesinde, empati yoksunu akıl vermelerin acımasızlığında 'kötü bir adamdı zaten' umursamazca sıradanlaştırmacılığa kadar çarpıklaşabilen bireyciliğin sert alayına götürmüşler bizleri.

      Dediğiniz gibi, geçmişte en azından 'ayıplanacak' bu tavır günümüzde 'normalleşti'. O nedenle de yadırganmıyor ama yaygınlaşan gayrı insanî hâllerin ürkütücülüğü de iyiden iyiye farkedilir hale geliyor.

      Konunun iki İspanyol ustanın eleştirel mizahının buluşma noktasını oluşturması da acı tebessümü hakkeder hoşlukta.

      Sil