Geçen yıl, bizde pek yansıması olmayan çizgi roman bazlı olaylardan bence en önemlisi, Fransa'da McDonald’s'ın 2010 yazında yürüttüğü reklam kampanyasının yıldızlarının Asteriks ve arkadaşları olması idi.
Bilinen ve sevilen Asteriks finallerinden bir karede, Kakofoniks her zaman olduğu gibi bir ağaca -ağzı da- bağlı olarak oturuyor, köy halkı ise McDonald’s restoranında bira ve yaban domuzu yerine, Cola ve Big Mac yiyip içtikleri şölen sofrasındalar.
Bilinen ve sevilen Asteriks finallerinden bir karede, Kakofoniks her zaman olduğu gibi bir ağaca -ağzı da- bağlı olarak oturuyor, köy halkı ise McDonald’s restoranında bira ve yaban domuzu yerine, Cola ve Big Mac yiyip içtikleri şölen sofrasındalar.
Euro RSCG Reklâm ajansının tasarladığı billboardda slogan olarak “venez comme vous étes” “come as you are” (olduğun gibi gel) cümlesi kullanılmış. Albert Uderzo kampanyaya danışmanlık yapmış ve billboarddaki resim onun stüdyosu tarafından çizilmiş. Fakat Asterix'in yayın haklarının sahipleri, doğacak tepkiyi hiç hesaplamamış olsalar gerek ki, beklemedikleri yorumlar karşısında oldukça şaşırmışlar.
McDonald’s dünyada olduğu gibi, Fransa’da da sıklıkla anti-Amerikan duyguların hedefi olmuş ve genelde küreselleşme ve homojenize abur cubur yiyecek alışkanlığının yaygınlaşmasıyla birlikte Fransız kültürü ve mutfağını tehdit eden bir sembol haline gelmiştir.
Hal böyle olunca da bu reklam kampanyası ile birlikte, sevenleri Amerikan hegemonyasına karşı Fransız kültürünün istisnai bir sembolü olarak gördükleri Asteriks'in tüketim kültürüne kurban edilerek “satıldığını” ileri sürdüler. İşte bazı örnekler;
Le Figaro gazetesi soruyor; "Romalılara onca direndikten sonra, yenilmez küçük Galyalının kafaderisini Amerikalılar mı yüzdü?"
Haber blogu Le Poste, “Başlarına gök mü düştü?” diye soruyor. Bir blogger, “Benim çocukluk kahramanımı yaban domuzu gibi kurban ettiler. Sırada ne var? 'Tenten Subway'de yiyor' mu?..” demekte.
Bir başka haber sitesi “Pazarlama stratejileri yıllar sonra Asteriks'i düşük bütçeli bir para makinesine dönüştürdü.” diye tepkisini belirtiyor.
Benzeri bir çok karşı duruşun yanı sıra şu cümleler çok can alıcı; “Kaba kapitalizm ve onun tüketim dünyasında güvende olan bir şey var mıdır? Dev şirketlerin sahip olduğu bir dünyada, en değerli çocukluk anılarınızı bile korumak zor olacaktır.”
Frankofon dili ve kültürünü korumada oldukça hassas olan Fransız toplumu için anlaşılır ve hatta haklı bir tutum bu. Öte yandan, reklâmın oldukça yaratıcı, çizimin de komik ve de ironik olduğunu söylemeden geçemiyeceğim.
“Bu ne perhiz, bu ne lâhana turşusu” diyebilirsiniz elbette.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder