31 Mayıs 2013 Cuma

Pinokyo - Winshluss

1970, La Rochelle doğumlu Fransız çizgiroman sanatçısı ve yönetmen Vincent Paronnaud 'Winshluss'un 2008'de yayınlanan bildiğimiz Pinokyo'nun bilmediğimiz hikâyesini anlatan, 2009 Angoulême Uluslararası Çizgiroman Festivali, Fauve d'Or En İyi Albüm ödüllü eseri.

Paronnaud, yaşantımıza 2007'de Marjane Satrapi'nin Persépolis adlı çizgiromanının animasyon uyarlamasının yönetmenliğini Satrapi ile birlikte üstlenerek girmişti. Kendisine büyük başarı kazandıran Pinokyo ile ise epey geç bir karşılaşma oldu bu benim için. 

Sanatçı 190 küsür sayfalık çalışmasında Pinokyo'yu oldukça karanlık bir atmosferde, trajik ama daha fazla mizahî boyutlarda ele alıyor ve dînî dogmatizmden militarizme, çocuk istismarından ahlâkî iki yüzlülüklere, bir çok hususa temas ediyor, bunu yaparken de bir çok 'tanıdık' limana uğruyor.

Pinokyo aslında istisnalar dışında bir sözsüz çizgiroman. İstisnalar ise, hikâye ilerledikçe zaman zaman araya giren 1-2 sayfalık 'karafatma Jiminy'nin serüvenleri. Bunun dışında dil bilmenizi pek de gerektirmeden anlaşılması mümkün olan, gayet renkli, farklı anlatım yöntemleriyle donatılmış, yer yer absürtleşebilen, tam masal diline dönerken, yüzünüze bir sol direk indirerek sizi başka bir zemine yuvarlayıveren bir başyapıt Winshluss'un Pinokyo'su.

Söz ettiğim karafatma Jiminy, orijinal Carlo Collodi metninde Pinokyo'nun vicdanının sesi gibi konuşan isimsiz ağutosböceğinin, Disney stüdyoları'nda adlandırılmış hâli olan 'Jiminy Cricket' karakterinin Winshluss versiyonu. Bu yeni durumu örnekleyen çok sevdiğim bir sayfayı da çevirip paylaşmadan edemedim, her ne kadar bir cümle de olsa Dostoyevski çevirmek gibi bir haddini bilmezlikte bulunmak zorunda kalsam da... Ayrıca, kitabın başından 14 sayfalık bir alıntıyla örneklemeyi de faydalı gördüm, aşağıda bulabilirsiniz;


Eserin Fransız ve İspanyol baskılarını 'farklı kaynaklardan' temin etmeniz mümkün.

2 yorum:

  1. Düş gücünü ateşleyen ve bir sürü eserin ana teması olmayı başaran belli başlı eserlerden biri Pinokyo, tıpkı Alice Harikalar Dilarında veya Gulliver'in Hikayeleri gibi... Onlarca sanatçının rahle-i tedrisatından geçip başka başka mesajlar anlatmak üzere yeniden biçimlendirilmeye yatkın. Sanırım bir eserin içinde ne kadar metafor bulunuyorsa yeniden yorumlanmaya ve dallanıp budaklanarak geliştirilmeye de o kadar müsait olyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Edebiyatta metafor ve sembol kullanımı, 20. yy. başlarına kadar çok yoğun başvurulan bir yöntem. Başlıca nedeni de yazarın söyliyeceği şeyi doğrudan söyleme özgürlüğüne sahip olamaması tabi. O nedenle sözünü ettiğin kitaplar için yorumlayıcı tezler ve kitaplar yazılmak zorunda kalındı bir çok. Gulliver'in tam metnini okuyunca, eğer yakın tarih bilgisine sahip bir ingiliz veya irlandalı değilsen, bir çok ifadenin, bir çok olayın gerçekte ne anlam taşıdığını bilmen pek mümkün değil.

      Bunun yanı sıra bunca metafor ve sembolizmin böylesine bir edebî zenginliği getireceği yazarlar tarafından işin başında hesaplanmış bir şey miydi diye de düşünmeden edemiyorum. Malûm, bazı şeyler çok sonra değerini buluyor. Belki de kendi zamanlarında meselâ bir siyasî gizem ve derinlik sağlayarak kitleler üzerinde etkili olabilmelerini sağlamışlardı sadece. Bilebilirler miydi ki bir kaç asır sonra ne şekilde yeni artistik üretimlere yeniden malzeme sağlayabileceklerini?

      Sil