9 Aralık 2012 Pazar

Akbaba Nick Knatterton'a Karşı - bölüm 2

Akbaba Nick Knatterton'a karşı

1965'in ilk sayısında başlayan 'Casuslara Karşı' hikâyesiyle Knatterton'un 'Zehir Hafiye' adı altındaki Akbaba serüveni 5 sayı devam ettikten sonra, bir hafta şeker bayramı arasından dönüşte birden çarşaflıyor. Bakıyoruz ki Zehir hafiye estetik ameliyatıyla suratını değiştirmiş, "Çok yumuşak bir tip oldum yahu" diye yakınıyor. Çizgilerdeki bariz değişim ise gözden kaçacak gibi değil. O günlerde saf saf okuduğumuz sayfaları şimdi orijinaliyle karşılaştırdığımızda, orijinal hikâyeyi kullanmayı sürdürme endişesiyle yerli çizerimizin bir sayfa süren atraksiyonla, yeni durumu hikâyenin orijinal akışına yedirme çabasını izliyoruz. 
Örneklerde Knatterton'un şapkasına birileri tarafından yerleştirilen transistörlü  vericiyi izlediği kareye karşılık, Zehirin elinde bir ayna var, yeni suratını izlemekle meşgul. Zaten sayfa sonunda da "Çaktım! Zehir öldü, yaşasın Hızır hafiye!" diye bağlamayı çekip işi bitiriyoruz! Serüven bundan sonraki sayılarda 'Hızır Hafiye' olarak sürüyor, senaryo orijinal Knatterton senaryosu olarak kalmak üzere... (Yerli çizerin kimliği hakkında tahmin yürütmek mümkün ama spekülasyona gerek görmüyorum. Ayrıca bir önemi de yok artık.)

Nasıl ama? telif problemine karşı bizde çare tükenmez! En azından sorunun bu olduğunu söylemek mümkün. O yıllar, çizgiromanların aydıngerle kopyalandığı, yabancı bestelerin üzerlerine söz yazılıp aranjman diye yutturulduğu, hattâ eser pek tanınmıyorsa yerli beste diye kakalandığı, üniversitelerde batıdan akademik yayın intihallerinin gırla gittiği, kimin eli kimin cebinde belli olmayan zamanlar olduğu için, Knatterton'un başına gelenin de farklı bir şey olmadığını düşünmek çok doğal değil mi?

Nick Knatterton'un 'Das Geheimnis Der Superbiene' (Süper Arının Sırrı) adlı 8. hikâyesidir bu muameleye maruz kalan. Yazının sonunda, orijinali ile birlikte, Akbaba'lardan derlediğim hikâyenin tamamını sizlerle paylaşıyorum. Şimdilik okumaya devam ediniz! Çünkü bununla bitmiyor...


Varan iki!
Aradan 10 hafta geçiyor ve aradaki duyurularla birlikte, Akbaba yeni bir çizgihikâyeye başlıyor; Nazik Sülüman! Çizen Yalçın Çetin... Daha önce yine Akbaba’da ‘Gündüz İnsan Gece Hırt’ ile pek sevilen bir imza Yalçın Çetin. Ne çıkacak diye bakıyoruz, ilk sayı özgün görünüyor, gerçi sunum pirelendirmiyor değil. Ama işte İki sayı sonra endişemizi boşa çıkarmıyor ve bu sefer Nick Knatterton’un 6. kitabı ‘Die Million Im Eimer’ (Kovadaki Milyon) baştan birkaç sayfa atlayarak birebir taklit yoluyla bizlere sunuluyor.
(Bu hikâyeyi de eksik tek sayfasını bulduğumda beğeninize sunacağım.)
Ve yine bitmiyor...

Varan  !
Knatterton’un 6. Kitabı, oldukça bahtsız... İlerliyoruz, 1966’nın Akbaba 13. Sayısına geldiğimizde, bu sefer bir James Bond parodisine başlıyoruz. İmza ise Bülent Şeren. Yine derginin gedikli çizerlerinden biri, karikatürleri, ve daha öncesinde haftalık dizi halinde yaptığı Alphonse Daudet’den Taraskonlu Tartaren resimlemesi ve Güliver gibi de nitelikli edebiyat uyarlamalarıyla sevdiğimiz bir çizer. Ne yapıyor biliyor musunuz? Daha önce Yalçın Çetin’in ‘Kovadaki Milyon’un başında kullanmadığını söylediğim o bir kaç sayfayı herhalde israf olmasın diye bu yeni dizinin girişinde değerlendiriyor! Ve karşınızda Ceymis Bont 003½ !

İşte mizah dergiciliğimizde, gülsek mi yoksa ağlasak mı bilemediğimiz bir garip intihal vak’ası. Eminim daha kurcalansa arkası gelecektir ama ben pes ve sonra da pas diyorum!..  Gerisi takdirinize kalmış.

5 yorum:

  1. Bir ara konuştuğunuz ve yayınlayacağını duyurduğun intihal olayı buydu sanırım. Hayretler içinde okudum. Evet, aslında hayret edecek o kadar da sıradışı bir şey değil bu durum, ama sözedilen çizerlerin tanınmışlığı, yayınlandığı derginin türk mizah tarihindeki yeri, yine de "vay canına" dedirtiyor insana.

    Bu tür intihallerin bir kaç cephesi var. Her biri de ayıp.

    Birincisi, bir başkasının ürününe sahip çıkarak okuyucusunu aldatma çabası, ki hedef kitlesine "nasılsa anlamazlar" gibi bir tepeden bakışın göstergesi aynı zamanda.

    İkincisi, neredeyse kurumsal bir kimlik oluşturmuş anlı şanlı bir derginin bu tür olaylara cevaz vermesi, hatta belki de çizerlerini özellikle bu intihal için yönlendirmesi.

    Üçüncüsü, bu tür intihal vakalarının çokluğunun kanıtladığı şüy; yani, yazar-çizerlerin yaratıcılık ve emeğinin bu memlekette bir telif hakkı ücretinden bile ucuza giden şeyler olduğunun delili.

    Acaba diyorum; Bülent Şeren, Knatterton’un 6. kitabının Nazik Süleyman'da kullanılmayan bölümünü Ceymis Bond 3 buçuk'a alıntılıyarak, Yalçın Çetin'e, "herkes yese de ben yemedim" gibi bir mesaj göndermeye çalışmış olabilir mi? Bilemeyiz artık! Bildiğimiz Stoktan'ın "yemediği"..

    Teşekkür ediyorum dostum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, doğru hatırlamışsın. O sıra olayı farketmiş ama yeterli malzemeyi toparlıyamamıştım henüz, sonunda halloldu. Dediğin gibi farkı cephelerden farklı ayıplar söz konusu, ayrıca böyle isimler sözkonusu olduğunda üzücü, böyle bir yayınorganı ile ilgili olarak da kızdırıcı bir durum.

      Neyse ki artık pek olmuyor bunlar (sanırım). Okuyucu çok bilinçlendi diye değil tabi, yasal boşluklar giderildiği için olmalı. Bir de tabi bir çok telif haklarını takibeden yerli-yabancı hukuk firmasının Türkiye'de ofisleri var artık.

      O zamanlar ülkenin her anlamda dışa kapalılığından istifade yapılabiliyordu bunlar. Bir de tabi senin de belirttiğin ve beni de en sinir eden yanıyla, "nasılsa anlayan çıkmaz" horgörüsüyle...

      Sil
  2. Değerli stoktan kardeşim ben bu güzel paylaşımına almanca kitapların olduğu linkleri yollayarak bir nebze karşılık vereyim.Buyur:
    http://ddl-warez.in/download/links/025a84aa33421324395e1cd53bfb4d7f/
    Tam 17 kitap var sıra ile indirebilirsin.
    serdary67

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Serdar bey, Nick Knatterton'u keşfettiğimde 16 kitabı emule platformu üzerinden indirmiştim. Karşılaştırmaları yapabilmek o sayede mümkün olabildi. Sizin bağlantıda 17. de var anlaşılan, böylece bir eksik daha giderilmiş olacak ama aslında toplam 18 kitap mevcut. Sonuncusu da bir yerlerden çıkar umarım.

      Ayrıca tabi ilgilenen diğer dostlar da gönderdiğiniz linkten istifade edeceklerdir.
      Tekrar teşekkürler.

      Sil
  3. Küçük de olsa bir yardımım oldu ise size ne mutlu kardebana kardeşim.
    saygılar.
    serdary67

    YanıtlaSil