2 Şubat 2013 Cumartesi

Baba - Geo McManus

George McManus (1884 – 1954) kendisi gibi İrlanda kökenli Jiggs ve karısı Maggie karakterleriyle yarattığı Bringing up Father çizgibandıyla ünlenmiş Amerikalı sanatçı. Bizde Güngörmüşler (Şaban ve Tonton) olarak herhalde bilmeyen de pek yok (Sonradan görme bir aileyi 'Güngörmüşler' diye adlandırmak nasıl bir şey ise).

Bilinmesine rağmen ne kadar farkında olunduğu tabi şüpheli. Geo McManus 1913'den ölümü 1954'e kadar üretmiş bu band dizisini. Bu arada ve öncesinde çizdiği her şeyi gölgede bırakmış Bringing Up Father. Ölümü üzerine, bağlı olduğu ajans The Shadow bandıyla tanınan Vernon Greene'e devretmiş işi. Böylece Greene de daha sonrasında 'Baba' ile anılır olmuş. Hâle bakın ki dizi, Vernon Greene'i de gömmüş (1965). Bildiğim kadarıyla da Bringing up Father hâlen üretilmeye devam ediliyor.

Amerika'daki bu Ajans (syndicate = gazetelere bandkarikatür, karikatür, makale, haber satan ajans anlamında) sistemi, pek çok çizgi ürünün ticarîleşmesinin başlıca sebebi gibi görünüyor. Bu hem iyi, hem de kötü olabiliyor. Bir yandan sanatçıya iş sözleşmeleri sağlarken, diğer yandan bir takım kısıtlamalar, yönlendirmeler de söz konusu olabiliyor. Frank Cho'nun 'Liberty Meadows'unu incelediğimde, sanatçının bir süre sonra anlaşmalı olduğu ajansı sansür uyguladıkları gerekçesiyle terkettiğini hatırlıyorum. En nihayetinde pek çok ünlü bandda olduğu gibi, sanatçı ölüp gidiyor ama telif hakkı ajansda olduğu için, marka para basmaya devam ediyor, burada da olduğu gibi.

Arasıra elimdeki yerli ve yabancı baskılarını karıştırmaktan ayrı bir zevk duyarım Bringing up Father ya da Güngörmüşler'in. McManus dönemi özellikle tarih kokar, bir dönemin tanıklığı vardır o çizgilerde. Öylece okuyup geçemezsiniz üstelik. Sanatçının o harika çizgi üslûbu, tek tek incelenesidir. Özellikle kızının (ve genç kadınların) giyim kuşamında kendini gösteren zarif Art Nouveau tarzı dikkat çekicidir. Değişik sınıf ve etnisiteden tiplemelerde de çok başarılıdır McManus. Sadece burada da bir örneğini verdiğim o dönemin bâriz ırkçılık kokan zenci tiplemesi bugün artık rahatsız edici olabiliyor. Ama bu kasıtlı bir yaklaşım değil ve sanatçının ürününü bugün bile gölgelemiyor. Zaten ırkçılık bir kere enjekte edildikten sonra, toplumun damarlarında hissettirmeden yayılan bir hastalık değil mi? Ve o dönemde bu bir salgın halindeydi ne de olsa.

Geçen gün McManus'un kitap halinde dizileştirdiği eserinin 8'incisini okuduktan sonra bunları paylaşayım dedim. İki örnekle birlikte Geo McManus'un kitaba her zamanki espritüelliği ile yazdığı önsözden de çeviri yapıp ekledim. 

"Çizim masasının başında oturup komik resimler kaleme alan bir sanatçı, her gün, hep isabetli işler yaptığından her zaman emin olamaz. Sıklıkla cesaretini kaybettiği olur çünkü izleyicisiyle kişisel irtibatı yoktur. Elbette, arada bir karısı ya da büyükbabası odaya uğruyor ve çalışmalarını onaylıyorlardır. Bu ise sanatçıyı daha da kuşkulandırır. Muhtemelen istedikleri bir şey vardır ve sadece razı etmeye uğraşıyorlardır kendisini.

Ama kitap dörtmilyonun üzerinde satıldığında, sanatçı çalışmalarının belki de o kadar kötü olmadığını hissetmeye başlar. Bu onu yeniden yüreklendirir. Tabii ki bazı geceler, uyuyamadığında, düşünceler yine ortaya çıkar, bütün bu milyonlar kitabı almışlardır çünkü daha iyisini görmemişlerdir ki.

Daha iyi işler yapmam için, daha çok cesaretlendirilmem lâzım. Eğer önümüzdeki yıl 9. kitabı istiyorsanız, mâlî imkânlarınız el verdiğince çok sayıda 8 numaradan satın almalısınız. Birden fazla kopyayla ne yapacağınızı sakın düşünmeyin. On tanesini, biraraya getirip özenle bağlayın, zarif bir ayak taburesi yapın, özellikle de küçük ayaklarınız varsa."

6 yorum:

  1. Blog bazı konularda Türkçe tek özgün kaynak olma yolunda ilerliyor. Yazı nefisti...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler, umarım istifade edenler, ilgi duyanlar olur, şimdilik pek fazla talep gördüğü söylenemez. :)

      Çok da önemli değil, sonuçta bu da bizim zevkimiz, ÇR deneyimlerimizi paylaşmaktan, sevdiğimiz bu konular üzerine sohbet etmekten hoşlanıyoruz.

      Sil
  2. Herge’nin elinden çıkan ilk Tenten ile Studio Herge çizimi Tenten’ler arasındaki gibi devasa fark elbette yok, ama Hürriyet'in Güngörmüşler bant çizimleri biraz daha farklı gibiydi diye hafızamda kalmış. Farklı derken, sanki tipler ve kıyafetler daha bir oturmuş gibiydi. Belki de benim hatırladıklarım Mc Manus çizimleri değildi, bilemiyorum.

    Verdiğiniz bilgiler için teşekkürler Stoktan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle öyle olmalı. Bildiğim kadarıyla Hürriyet'te yayınlanmaya 1950'lerde başlandı. Üstadın ölümü 1954. Telifli yayın olduğu için aktüel çizimler yani büyük ihtimalle Vernon Greene ve sonrasındaki çizerlerin işleri basılmış olmalı.

      Benim verdiğim örneklerde 'copyright 1921' olarak görünüyor sağ alt köşelerinde. Yani en az 30 sene fark olmalı Hürriyet ile. Sonraki çizerlerde üstadın Art Nouveau üslubu elbette yok ve daha 'düz'dürler bana göre. Ne de olsa artık farklı çizerler olduğu kadar, farklı bir dönemin çizgileridir aynı zamanda. Ne moda aynıdır, ne de yaşam tarzı...

      Sil
  3. Mükemmel bir bloğunuz varmış, yeni keşfettim, Küçük Prens'i araştırırken buldum, elinize sağlık yahu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef blogları görünür hale getirmek kolay olmuyor. Hele çizgiroman alanında, biraz da konu anlamında seçkinci davranmaya kalktınız mı daha da zorlaşıyor.

      Beğenmiş olmanıza sevindim, teşekkür ederim, umarım 'Küçük Prens sayı 13' de hoşunuza gitmiştir.

      Sil