28 Şubat 2015 Cumartesi

Çelik Pençe 02 - Jesus Blasco

Çelik Pençe (The Steel Claw)
"Hayvan Adam'a Karşı" (2. hikâye)
metin: H. Ken Bulmer
çizim: Jesús Blasco
çeviri: Stoktan
1963 / 42 sayfa

Başlangıç hikâyesinin sonunda verdiğim sözü tutarak süper kahramanımızın macerasına kaldığı yerden devam ediyoruz. [ Birinci Bölüm ] (okumamış olanlar için)
"Hayvan Adam" ya da ilerleyen sayfalarda değiştiği gibi; "Maymun Adam" vak'ası Londra sokaklarında cereyan ediyor. Bu sözettiğim isim değişikliği, hikâyenin akışı içerisinde kendiliğinden gerçekleşiyor. Herhalde yazar veya yayıncılar "Hayvan adam" nitelemesinin hoş kaçmadığı kanaatine varmış olsalar gerek. Ben de orijinal metne düzeltmeyle müdahale etmeden olduğu gibi korudum.

Umarım ilk sayıyı sevdiğiniz kadar bundan da hoşlanırsınız.

4 yorum:

  1. Çok uğraşmışsın Süheyl. Tüm taramaları kalite açısından yükseltmişsin. Tefrikanın ilk sayfalarındaki antetleri de kaldırmışsın. Kapak için de yoğun emek verilmiş belli. Alıştırdığın için kusursuz balonlama, ve elbette çeviriden söz etmiyorum bile. Bize katmerli bir keyifle okumak kaldı yani.. Onu da başarıyla yaparız artık. Çok teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senin de çok iyi bildiğin gibi Hakan, bu "tarihî" eserleri çevirmek gerçekten meşakkatli iş. Sadece çeviriyle kalamıyorsun, sayfaları derleyip toparlamadan bırakmak insanın içine sinmiyor. Neyseki sonucu güzel olunca bu da ayrı bir tatmin hissi yaratıyor. Pençe'nin bu ikinci hikâyesi bir de ilkine göre çok daha fazla anlatım kutularıyla donanmış olunca, çeviri de epey zaman gerektirdi tabi. Bu arada o eski usül anlatım üslûbunun dışına taşmamaya da çalıştım... Ama deydi uğraşmaya sanırım. Mümkünse karlı bir akşamüstünün huzur veren dinginliğinde, sıcak odanda okumanı dilerim. (Sizin orada da kar kalkmıştır herhalde ama... :))

      Sil
  2. Çocukluğumuzun ilk aşkı olmalarından mıdır, yoksa durmak bilmez bir "action" la 2-3 sayfada 32 sayfalık bir heyecan yarattıklarından mıdır, İngiliz çizgiromanı hep ayrı bir yer tutmuştur gönlümüzde. İyi- kötü okuyabildiklerimizin tadı damağımızda kalmışken, bir de böyle okuyamayıp içimizde ukde kalanları yıllar sonra karşımızda görmek büyük bir mutluluk. Bu mutluluğun sürmesini dilerim. Saygı, sevgi ve teşekkürlerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İngiliz çizgiromanıyla ilgili duygularınızı aynen paylaşıyorum. İngilizler anakaradan ayrı, kendine özgü bir üslup üretmişlerdi gerçekten. Bu, frankofonlara mesafeli, hispanofonlara ise bir ölçüde daha yakın duran bir tarzdı. O nedenle pek çok İspanyol çizerini adada misafir etmişlerdi zaten, Jesús Blasco gibi...

      Bizim onları tanımamız ise, malûm, Ceylan Dergi ve 1001roman sayesinde, bir "british invasion" olmasa bile çarpıcı bir temasla gerçekleşmişti. Bu dergilerin büyüsüne bizler gibi kapılan herkes bugün de aynı duyguları paylaşıyordur sanıyorum.

      Epey önce, bu rüzgârı günümüze biraz olsun taşıyabilmek için önemli ama bizde pek tanınmamış hangi eseri ele alabilirim diye düşünüyordum. İlk tespit ve çalışmam "Canavar" ile oldu, mâlûmunuz... Çelik Pençeiçin ise nereden hatırladığıma dair o zamanlara ait delil bulamadığım için, epey bir ön çalışma yapmak gerekti. Bulgularımı da ilk hikâye ile ilgili yazıda aktarmıştım. Amacım bu rüzgârda sürüklenmeyi daha da sürdürmek. Sizlerin takdirleri bu hususta önemli bir itici güç oluşturuyor tabi, ben de desteğiniz için size teşekkürlerimi iletiyorum.

      Sil